Örneğin, 2019 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde her iki cinsiyette de yeni tanı alacak kanserlerin sayısının 1.760.000 civarında, ürolojik kanserlerin ise 453.000’in üzerinde olacağı öngörülmektedir. Erkeklerde ise 870.000’in üzerindeki yeni kanser tanılarının neredeyse üçte biri ürolojik kanserler, bunların da 200.000’e yakınını prostat kanseri oluşturmaktadır. Bütün kanserlerde olduğu gibi ürolojik kanserlerde de erken tanı, erken evrede teşhis çok önemlidir. Bu durumda tedavi görece daha kolay ve kür (şifa) şansı daha yüksektir. Klasik söylemle, ‘erken tanı hayat kurtarır’. Ürolojik kanserlerin oluşmasında farklı nedenler tanımlanmış olsa da; sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, sigara, şişmanlık, genetik yatkınlık ve farklı çevresel kanserojenlere maruz kalınması pek çoğu için ortak sebepler arasında sıralanmaktadır. “ dedi.
“İLERİ YAŞ, PROSTAT KANSERİNİN ÖNEMLİ NEDENLERİ ARASINDA”
Ataus, prostat kanserinin her yıl yeni tanı alan kanserlerin ilk sıralarında yer aldığını belirterek, “Ancak farklı toplumlarda değişik yoğunluklarda görüldüğünü biliyoruz. Örneğin en sık görüldüğü coğrafyalardan biri Kuzey Amerika iken, Asya ülkelerinde çok daha az rastlanmaktadır. Ülkemizde ise 12 erkekten birinin prostat kanserine yakalanacağı yönünde bilgiler vardır.
İlerleyen yaş ve ailede prostat kanseri öyküsünün bulunması en önemli risk faktörlerinden bazılarıdır. Özellikle erken ve çok erken evrelerde yani bizim tanı koymak istediğimiz evrelerde prostat kanserinin kendine özgü hiçbir belirtisi yoktur. Erken tanı için önemli bir silahımız var; PSA (Prostat Spesifik Antijen). Adından da anlaşılacağı üzere organa özgü, ancak hastalığa özgü olmayan bir belirteç; kan testi ile saptadığımız bir enzimdir. Bu handikapına, geliştirilmeye çalışılan onlarca erken tanı testine rağmen 2019’da hala tüm dünyada en yaygın kullanılan, ucuz, kolay, hızlı ve kolayca tekrarlanabilir erken tanı kan testidir. Yorumlanmasının kişiye özgü yapılması en akılcı yaklaşım. Kişinin yaşı, daha önceki PSA değerleri, aile öyküsünün olup olmaması, yaşı vs. gibi başka parametrelerle birlikte değerlendirilmelidir.
Ailede kanser öyküsü olanların 40 yaşından itibaren yıllık PSA kan testlerini ve parmakla prostat muayenelerini yaptırmaları bu nedenle önerilmektedir |
Aile riskiniz yoksa bu tetkikleri 50 yaşından sonra yaptırabilirsiniz. Parmakla muayene konusunda zaman zaman gönülsüzlükle ya da dirençle karşılaşsak da biliyoruz ki hala az sayıda da olsa bir grup hastayı yalnızca parmakla muayene sırasında yakalıyoruz. Bir konunun daha altını çizmekte yarar vardır. Prostat kanseri hastalığın her evresinde çok heterojendir. Bunu belirleyen faktörler arasında en önemlisi prostat kanser hücresinin agresivitesi yani saldırganlık derecesidir. Örneğin aynı evrede olmasına karşın bir uçta prostat kanser tanısı almasına karşın uzun yıllar hiçbir tedavi yapmadan, belli bir protokol çerçevesinde, gerektiğinde tedavi etmek üzere güvenle sadece takip (aktif izlem) ettiğimiz, özellikle ileri yaşta ise hiçbir zaman tedavi etmediğimiz hastalar; diğer uçta ise daha tedavinin başında ve takiplerde çok sayıda çeşitli tedavilere (cerrahi, radyoterapi, ilaç tedavileri vs.) aday olan hastalar vardır.” dedi.
“ÜROLOJİK KANSERLERDE ERKEN BELİRTİLERE DİKKAT”
Mesane kanserlerinde öncelikle idrarda kanamanın önemine dikkat çeken Ataus, şöyle devam etti:
“Neredeyse hastaların çoğunda ilk ve tek yakınmadır. Bir kez bile olsa mutlaka üroloğa başvurulmasını gerektiren bir şikayet. Çok sayıda ürolojik hastalıkta da görülebilir ancak mutlaka inceleme yapılarak nedeninin anlaşılması gerekir. Bu konudaki altın standartımız sistoskopi (ön idrar yolundan mesaneye girilerek kamera aracılığı ile bakılması ve gerektiğinde biyopsi alınması) Bu yöntemle hastaların patolojik incelemelerini yaparak hastaların büyük bir çoğunluğunda başka tetkik yapmaksızın hastalığın evresini tanımlayabiliyor ve mesaneyi koruyarak tedavi yapabiliyoruz. Bu grup hastaların (henüz mesane duvarındaki kas dokusuna kadar yayılmamış) ortak özelliği tümörün yüksek oranda mesanede nüks etmesi, bazen de nüks ederken evre atlaması. Bu konudaki silahlarımız da mesane içine bir sonda aracılığı ile verilen ilaçlar ki bunların da en etkilisi bildiğimiz tüberküloz mikrobu yani BCG. Daha az sayıda mesane duvarındaki kas dokusu ve sonrasına ilerlemiş hastalardaki standart tedavimiz ise mesanenin alınması. Bir kez daha mesane kanseri ve sigara ilişkisine dikkat çekmek isterim. Sigara mesane kanseri için en önemli risk faktörü, uzun yıllardır bilimsel kanıtlarıyla birlikte sigaranın mesane kanserine yol açtığını biliyoruz.”
“BÖBREK KANSERİ ‘TESADÜF’ YAKALANABİLİYOR”
Böbrek kanserlerinin de kendine özgü hiçbir belirtisi olmadığını söyleyen Ataus, “Yine tanı koymak istediğimiz erken evrede yakalamak neredeyse mucize gibi. Neyse ki ultrasonun gerek farklı yakınmalar ya da rutin ‘check up’ lar sırasında yaygın kullanılması ile çok sayıda hastayı tamamıyla rastlantısal olarak böbrekteki tümör küçük boyutluyken (4 cm in altında) yakalayabiliyoruz. Bu boyutlarda yakalamak çok önemli. Çünkü daha büyük boyutlarda tümör ile birlikte o böbreğin tamamını almak gerekirken (radikal nefrektomi) küçük kitlelerde böbreği bırakarak sadece tümürü çıkartabiliyoruz (parsiyel efrektomi). Üstelikte her iki ameliyatı kapalı yöntem olarak bilinen laparoskopik ya da robotik olarak yapmak mümkün.” dedi. |