Popüler Sağlık Dergisi
 
Anasayfa
Hakkımızda
Yayın Kurulu
Arşiv
Künye
İletişim
Ayın Konusu
Kongre Takvimi
Kitap Köşesi
Sağlık & Tıp Dernekleri
 
 
 
 
 
Popüler Sağlık Dergisi 62
 
 
 
 
 
 
 
ONKOLOJİ-Çocuk Kanserleri
 
 

Çocukluk Çağı Kanserlerinde
Erken Tanı Doğru Tedavi Hayat Kurtarıyor!

Çocukluk kanserlerinin erişkin kanserlerinden ayıran en önemli farkı kanser türlerindedir. Erişkinlerde akciğer, meme, prostat, kalın barsak gibi kanserler öne çıkarken; çocuklarda lösemiler, beyin tümörleri, Lenfomalar, Nöroblastoma, Wilms tümörü gibi embriyonik tümörler öne çıkmaktadır.

Her yıl 15 Şubat’ta çocukluk çağı kanserinde farkındalık yaratmak amacı ile birçok ülkede etkinlikler düzenlenmektedir. HÜ.Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Çocuk Onkoloji BD öğretim üyesi Prof. Dr. Tezer Kutluk ile tanıdan tedaviye çocukluk çağı kanserlerini konuştuk.

PS:Çocukluk çağı kanserlerinde son verilerden bahseder misiniz?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Dünyada her yıl 200 bin civarında çocuk kansere yakalanıyor. Erişkin kanserlerine göre daha az gözükse de, başınıza geldiğinde sizin için yüzde yüzdür. Kanser bu sebeple her yaşta, her cinste her ülkede ve her etnik grupta görülen çağın hastalığı. Dünya nüfusu arttıkça göreceli artış var. Avrupa’da yapılan ortak çalışmalar gösteriyor ki her 10 yılda %1’lik bir artış görülüyor. Sonuçta çocuk nüfusu artıyor, oranda buna göre kademeli artmış oluyor. Ülkemizde ise her sene 3bin çocukluk çağı kanseri görülüyor. Bu da az bir rakam değil.

 

.

PS: Çocukluk çağı kanserleri hangi yaş aralığını kapsıyor? Yaşa göre türlerde farklılıklar var mı?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Çocukluk çağı kanserleri 0-18 yaşa kadar olan ergenlerde dahil yeni doğan döneminden16-18 yaşa kadar olan dönemi kapsamaktadır. Hangi kanserler daha sık derseniz, yaşa göre tür değişikliği görülebilir. Örneğin 2 yaş civarı  Wilms tümörü yani böbrek üstü tümörü görülürken, 10 -12 yaşlarda  osteosarkom (kemik tümörü) beze kanserleri gibi yaş grubuna dağılan kanser türlerini görüyoruz.

PS: Kanser nasıl başlıyor? Yetişkinlerde ve çocuklarda kanser arasındaki farklar nelerdir?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Çocuk kanserleri, uluslararası çocuk kanserleri sınıflamasına göre 12 ana grup altında incelenirler. Lösemi, sinir sistemi tümörleri, lenfomalar en sık görülen tipleridir. Büyük kısmı embriyonik tümörlerdir. Erişkin tümörlerinin büyük kısmı karsinomlardır. Genetik köken çocukluklarda erişkinlerde daha belirgindir.Kromozomal bozukluklar, immün yetmezlikler, nörofibromatozis yatkınlık yaratan durumlardan bazılarıdır. Lösemiler,Lenfomalar, beyin ve spinal kanal tümörleri,sempatik sistem tümörleri, Retinoblastoma, böbrek tümörleri,karaciğer tümörleri, kemik tümörleri, yumuşak doku sarkomları, Gonad ve germ hücreli tümörler, Epitelyal tümörler ve diğer malign neoplasmlar olarak sıralayabiliriz.

PS: Çocukluk çağı kanserlerinin en sık görülen türleri nelerdir?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Çocuk kanserleri, uluslararası çocuk kanserleri sınıflamasına göre 12 ana grup altında incelenirler. Lösemi, sinir sistemi tümörleri, lenfomalar en sık görülen tipleridir. Büyük kısmı embriyonik
tümörlerdir. Erişkin tümörlerinin büyük kısmı karsinomlardır. Genetik köken çocukluklarda erişkinlerde daha belirgindir. Kromozomal bozukluklar, immün yetmezlikler, nörofibromatozis yatkınlık yaratan durumlardan bazılarıdır. Lösemiler, Lenfomalar, beyin ve spinal kanal tümörleri, sempatik sistem tümörleri, Retinoblastoma, böbrek tümörleri, karaciğer tümörleri, kemik tümörleri, yumuşak doku sarkomları, Gonad ve germ hücreli tümörler, Epitelyal tümörler ve diğer malign neoplasmlar olarak sıralayabiliriz.

PS: Ülkemizde çocuk kanserleri ile ilgili veri tabanı var mı?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Ülkemizde önceki yıllarda büyük merkezlerden rakamlarının birleştirilmesi yoluyla ve Sağlık Bakanlığı kanser kayıtları yoluyla çocukluk kanserlerinin dağılımı hakkında fikir edinilmekte iken, 2002 yılından itibaren Türk Pediatrik Onkoloji grubunun başlatmış olduğu, Pediatrik Tümör kayıtları önemli bir aşama olmuştur. 2005 yılından itibaren Türk Pediatrik Onkoloji Grubu ve Türk Pediatrik Hematoloji Derneği, çocukluk çağı kanser kayıtlarını birlikte tutmaya başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda bu kayıt sistemi, çocukluk kanserlerinin dağılımı ve yaşam hızları konusunda ülkemiz için önemli bir veri tabanı oluşturacaktır.

 
''Çocukluk Çağındaki Kanser Vakalarının Önemli Bir Kısmını Lösemiler Oluşturuyor''

PS: Biraz hastalık tiplerinden bahseder misiniz, hangi bulgularla karşılaşılıyorsunuz?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Kanser vakalarının önemli bir kısmını lösemiler oluşturur ve en sık görülen kanserler de ilk sırayı alıyor. Lösemiler hücre cinsine göre; ALL (Akut Lenfoblastik Lösemi) ve AML (Akut Myeloblastik Lösemi) olmak üzere 2 ana gruba ayrılır. Kendi içlerinde de alt sınıflar tanımlanabilir. Basitçe kemik iliği hasta olduğu için kırmızı hücreler olmuyor. Çocuk soluk oluyor, pıhtılaşmada eksiklik varsa morarmalar oluşuyor, bu morarmalar yaygınlaşıyor. Lösemi hücresi bezelere de gidebilir. Bezeler başka sebeplerle de olabilir ve herkeste görülebilir ama erken tanı için önemli kriterlerinden biridir. Sebebi bulunmayan yüksek ve uzun süreli ateş gibi unsurların dışında da öncelikli birçok sebep var. Bu belirtiler uzun sürdüğünde tetkikler yapılırken lösemi olma ihtimali de araştırılmalıdır. En sık 2-5 yaşlarında görüyoruz. 1 yaşın altında tedaviye cevap almak zor. Ancak lösemide tedavi oranı yükselmiştir. %65-%80 arasında tedavi ediyoruz.

LENFOMALAR

2.sırayı lenfoma dediğimiz lenf sistem kökenli beze kanserleri dediğimiz lenf kanserleri geliyor. Lenfomalar da çocuklarda sık görülen kanserlerdendir. 3bin çocuk kansere yakalanıyorsa 600-700 civarını lenfomalar teşkil ediyor. Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma olmak üzere iki ayrı alt grubu vardır. Vücutta herhangi bir bölgede şişlik, boyun, koltuk altı, kasıkta bezelerin büyümesi, vücutta morarmalar, düzelmeyen ve uzun süren ateş bunda da başlıca belirtileridir. Aileler bu şekilde anlayabiliyor. Örneğin göğüs boşluğunda yerleşirse, göğüse baskı yapıyor, öksürük ve nefes alamama gibi belirtiler gösteriyor. Çocuklarda sık görülen kanserlerden olmalarına karşın tedavi başarılarında son yıllarda ciddi gelişmeler yaşanmıştır.

BEYİN TÜMÖRLERİ

Beyin tümörleri ya da diğer adıyla santral sinir sistemi tümörleri çocuklarda lösemilerden sonra en sık görülen tümörlerdendir. Başlıca beyin tümörleri Medulloblastom, Astrositom, Ependimom’dur. Daha seyrek görülen çok sayıda farklı alt tipleri bulunmaktadır. Basitçe beyin genişleyecek bir yapıda olmadığı için, kafatasının kemik yapısı içinde gelişen tümör etrafına yaptığı bası nedeniyle küçük bir kitle bile sorun yaratıp hayatı tehdit edebilmektedir. Baskı yaptığı yere göre belirti değişiyor. Düzenli ve açıklanamayan, tekrarlayan sabah kusmalarına, güç kayıplarına,  yürüme ve denge bozuklukları, gözlerde kayma, bilinç kaybı, havale başlıca belirtileridir. Bu tür belirtiler mutlaka ve acilen hekime başvurmayı gerektirmektedir. Beyin içinde köken aldığı hücre tipine farklı alt tipleri bulunmaktadır.

NÖROBLASTOM

İlk sırada gördüğümüz türler dışında Nöroblastom dediğimiz çocuklarda sempatik sinir sistemi denilen, böbrek üstü bezinden ya da omurganın her iki yanındaki sempatik sinir sistemi hüclerinden köken alan tümörler var. Bu türde karında ele gelen şişlik, göz etrafında belirgin şekilde morarma ve tümörün bulunduğu bölgeye göre klinik belirti ve bulgular gözlenebilmektedir. Omurganın her iki yanından geliştiğinde, omurgaları geçerek omuriliğe baskı yapıp, bacaklarda tutmama, kuvvet kaybı ya ta tam felç, idrar ya da dışkı kaçırma gibi durumlara yol açabilirler. Başlıca tedavi yöntemi kemoterapi olup, erken evrede tanı konulması tedavi başarısını arttırmaktadır. Aileler genellikle karında kitle şikayeti ile gelirler. Bu da çoğunlukla banyo sırasında ya da çocuğun elbisesini giydirirken fark edilir.

WILMS’ TÜMÖRÜ

Böbreklerden köken alan embriyonik bir tümör olan Wilms’ Tümörü ise çoğunlukla karında kitle ile fark edilir. Ayırıcı tanısında nöroblastom, karaciğer tümörleri ve diğer karın içi kitlelerden ayırt edilmeleri önemlidir. En sık akciğerlere yayılım gösterirler. Bazen iki böbrekte aynı anda bile gelişebilmektedir. Hemihipertrofi adı verilen vücudun bir yarısının diğer tarafa göre daha iri olması, gözde iris tabasında eksiklik, genital bölgede gelişim anormallikleri bazen hastalığa eşlik etmektedir. Uygun tedavi edildiğinde tedavi başarısı oldukça yüksek olan bir tümör türüdür.

RETİNOBLASTOMA

Retinoblastoma çok sık olmasa da görülebilen bir kanser türü. Göz içindeki retina hücrelerinden köken alan bir tümördür. Kimi zaman gözde beyaz yansıma (lökokori) ile fark edilir, kimi zamanda geç dönemde gözde kitle ile doktora gelirler. Bazen de çocukların fotoğrafları çekildiğine tümör olan gözde, diğer gözden farklı olarak göz bebeğinde beyazlık olması ile fark edilir. Geç dönemde gelirse göz küresini tamamen tutan, dışarıya doğru büyüyen kitleler olarak görülürler ve geç tanı konulduğunda göz kaybetmenin ötesinde, hayatını kaybetmesine neden olan bir kanser türü.

Bu konuda ilginç bir çalışma var. Honduras’ta fotoğraf taraması ile kampanya başlattılar ve Honduras’ta ki vakaların %73’ü,  bu kampanya ile erken teşhis imkanı yarattı. Çünkü gözün arkasında bir tümör olasılığı varsa, fotoğrafta o göz beyaz çıkıyor. Bazen fotoğraflarda iki göz kırmızı çıkar, bunda bir taraf kırmızı bir taraf beyaz çıkıyor. Erken tanınırsa %100 görmeyi bile kurtarabiliyoruz. Büyük oranda iyileştirilebilir bir tümör olmasına karşın, görmenin korunması için erken tanı önemlidir. Bazen iki taraflı görülebilir. İki taraflı tümörlerin ailevi olması ihtimali çok yüksektir.

PS: Pediatrik onkolog sayımız yeterli mi ve aileler açısından tedaviye erişimde sorunlar yaşanıyormu?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; ülkemizde her türlü tedavi şansına sahibiz. Eskiden yurt dışına gidilirdi. Şu an orada ne tedavi varsa burada da var. Önemli olana tanının erken konulması. Tedaviye erişime gelirsek; Şu an 80 civarında pediatrik onkolog hekimi var.  Hemotoglarla beraber yeterli gibi görünse de bölgelere göre dağılımın tutarlılığı için biraz daha sayının artmasında yarar var. Ülkemizde Ankara, Antalya, İstanbul, İzmir, Adana, Samsun, Erzurum gibi illerimizde pediatrik onkoloji klinikleri var. Ancak sayı artsa daha iyi olacaktır. Türkiye bununla baş edecek kapasitede. Bengaldeş hastalar tedaviye ancak %20 oranında ulaşabiliyor. Türkiye olarak üst gelir kategorisine girmeyi hedefliyorsak ve girersek o zaman bu tip hastalıklarda tedaviye ulaşımdaki beklentilerin de karşılanması gerekiyor. Şu an ortalama olan %70 erişimi artırabilirsek,  %85-90 tedavi başarımız da artacak.

PS: Genel anlamda hastaya ve hastalığa göre değişse de nasıl bir tedavi protokolu uygulanıyor?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Çocukluk çağı kanserlerinde tedavi ağırlıklı kemoterapi, bazılarında cerrahi. Radyoterapi ile sınırlı tedavi edilebiliyor. Çünkü çocukta büyüme devam ediyor. Tedavi planlamasında kar-zararı göz önüne alınarak radyoterapiye karar veriyoruz. Sizin de belirttiğiniz gibi tedavi hastaya, hastalığa ve tümörün biyoloji durumuna göre değişiklik gösteriyor.

PS: Tedavi sonrası ileriki yaşlarda tekrarlama olasılığı var mı?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Tekrarlama riski farklı tümörlerde  ve erken dönemlerde duruma göre değişebiliyor, ancak düşük grade’li olanlarda tekrarlama riski daha düşük. Her kanserde de olmayabilir. Bazıları bulunduğu yerde metastaz yapıp-yapmamasına göre değişir. Örneğin Lenfomada kanser hücresi çok hızlı çoğalan bir tümör, ancak hızlı da tedavi edilebilen bir tümör. Sadece beyin tümöründe veya beyin sapı tümörlerinde cerrahi başarılı olsa da hayatı merkezlere yakın, yönetimi biraz daha zor. 

 

PS: Dünyada ve ülkemizde erken tanı ve tedavide başarı oranları nasıl?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Son 10 yılda giderek artan hedefe yönelik,  immün sisteme yönelik, immonolojik tedaviler çıktı. İlaç firmaları araştırmalar yapıyor, hekimler buna çalışıyor, sağlık konusunda politikacılar bu konuda politikalar geliştiriyor. Giderek daha da yaygınlaşıyor. Erişkin kanserinin %70’inde temel, çocukluk çağlarında atılıyor, uygun aday oluyorlar.  Çocukluk kanserlerinde tedavi başarısında %80 ‘i aştık diyoruz, bunun daha da ileri oranlara çıkacağından ümitliyiz. 1960 yıllarında %10-20 olan tedavi başarısı %80-85’e ulaştı ancak doğru zaman, doğru yerde doğru tedaviye ulaşabilenler için.

Tedavi başarısı %80’leri aşmasına, rağmen küresel ortalama %50 oranında. Bu ne demek, dünyanın bir yerinde o çocuk tedavi de imkân olduğu halde tedaviye ulaşamıyor. Eğer erken tanıda gecikme olursa genel bir ortalama ile hastalar 1 aylık gecikme ile karşımıza gelebiliyor. Bu yüzden farkındalık önemli diyoruz.

PS: Çocuk hastalıkları uzmanlarında tanı veya yönlerdirmede gecikmeler yaşanıyor mu?

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Bazen gereksiz aşırıya kaçan tetkikler yapılırken, bazen de geç kalınabilmektedir. Doğru zaman da doğru yaklaşımın yapılması bu açıdan çok önemlidir. Tanıda gecikilmemeli, varsa tereddütleri en kısa zamanda uzmana yönlendirmelerini istiyoruz. Ayrıca tedavi başarılı bile geçse, sonrasında kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavileri uzun vadeli yan etkileri gösterebileceğinden, çocukların hayatlarının geri kalanı için dikkatli takip etmemiz gerekiyor.

PS: Son olarak ailelere bir mesaj vermek ister misiniz? 

Prof. Dr. Tezer Kutluk: Kanser zor ve eziyetli bir hastalık.  Çocukluk çağı kanserleri çocuk işin içine girdiğinde, hem aileler hem de hekimler için psikolojik zorluğu daha fazla olan bir hastalık. Ancak bilinsin ki; zor hastalık olsa da %80 inin kurtarabiliyoruz. Erişkin kanserleri kadar yaygın olmamakla beraber orta vadede hedefe yönelik tedavilerle daha başarılı sonuçlar alacağımızdan eminim. Son 50 yılda tedavide %85 başarıya ulaştık. Aynı zamanda tedavi sonrası yaşamlarını nasıl daha iyi sağlarız, buna çalışıyoruz.  Ailelerin çocukluk çağı kanserinin tedavi edilebilir olduğunu bilmeleri lazım. Kanserin konuşulması lazım.  Başta aile içi dayanışma ve dışarıdan alınabilecek psikoloji destek, onları bu hastalıkla savaşta güçlü kılar. Korkmayınız, paylaşınız ve savaşınız.

 

15.2.2017
Popüler Sağlık Dergisi 63.Sayıdan
Röportaj: Zeynep Çetinkaya
Copyright © populersaglikdergisi.com