Anasayfa
Hakkımızda
Yayın Kurulu
Arşiv
Künye
İletişim
Ayın Konusu-
Kongre Takvimi
Kitap Köşesi
Sağlık & Tıp Dernekleri

Reklam Vermek İçin
 
MEME KANSERİ FARKINDALIK AYI-ETKİNLİK
 
 

MEME KANSERİNE KARŞI HAREKETE GEÇTİLER

 
 

'Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı' nedeni ile Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu, Sağlıkta Umut Vakfı, Europa Donna Türkiye (Meme Hastalıkları koalisyon Derneği), Kansere Karşı Elele Federasyonu ve Novartis Onkoloji’nin katkılarıyla 31 Ekim 2012 Çarşamba günü, ANKAmall AVM’de gerçekleşen dev ışıklı video gösterisi ile halka önemli mesajlar verildi.AVM ziyaretçileri, etkinlik alanında yer alan yürüyüş bantlarını kullanarak dev ekranda meme kanseri ile ilgili mesajların yer aldığı video görüntülerinin hareketini sağladılar.

Geçtiğimiz yıllarda ''Annemle Biz Kanseri Yeneriz.'' ''Harekete Geç Hikayeni Gönder '' sloganlarıyla meme kanserine karşı farkındalık yaratan başarılı projelere bu yıl 'Meme Kanserine Karşı Harekete Geç' projesi de eklendi. Proje ile meme kanserine karşı bilinçlendirmenin yanında egzersizin önemine dikkat çekmek amaçlanıyor.
 
Etkinlik öncesinde düzenlenen basın toplantısına katılan ; Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Prof.Dr. Varol Çelik, Gazi Üniversitesi Başhekimi Prof.Dr.Mustafa Benekli, Sağlıkta Umut Vakfı ve Kansere Karşı Elele Federasyonu Üyesi Doç Dr. Nejat Özgül ve Europa Donna Türkiye (Meme Hastalıkları Koalisyon Derneği) Başkanı Viyolet Aroya, meme kanserinde erken tanının hayatta kalma şansını ve tedavinin başarısını önemli oranda arttıracağını belirttiler.

''Kadınlarımız şikayeti olmadan başvurmalı''

Prof. Dr. Varol Çelik
Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Başkanı

Meme kanseri ve meme kanserinde tedavide mücadele tüm dünyada kadınların en büyük sorunu . Kadınlarda en yaygın görülen tümör olup ülkemizdeki kadın hastalıklarında da ilk sırayı meme kanseri alıyor. Oran her yıl artış göstermektedir. Meme kanserinin halen kesin sebebi bilinmemektedir. Ekim ayı meme kanseri farkındalık ayında bu tür etkinlikler farkındalık yaratması açısından çok önemli. Ancak, meme kanseri farkındalığı ve tedavide mücadele çalışmaları sadece bir gün yada bir ay gündeme gelecek bir konu değil. Bu etkinlikler, Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu olarak bizi çok ilgilendiriyor. Dernek olarak asıl amacımız kadınlarımızın hastalığa yakalanmadan bu bilinçle ve yakınmasız olarak hekimlere başvurmalılar. Ülkemizde meme hastalıkları tanı ve tedavisinde uygulanabilen standartlar, dünya standartlarının üzerinde. Kadınlarımızı bilinçlendirmeliyiz. Düzenli kontroller ve tetkikler, erken teşhis tedavi için çok önemli. Özellikle mamografinin getirdiği katkı çok önemli. Gereksiz radyasyon alımı ile ilgili çıkan olumsuz yaklaşımları ciddiye almamalılar "dedi.

 

Prof. Dr. Varol Çelik kadınların kendi kendine muayenelerinin çok önemli olduğunu belirtirken '' Meme kanserinin 4 evresi,hatta son zamanlardaki çalışmalarda görüldüğü gibi beş evresi var. Bizim arzuladığımız daha kanser hücresi oluşmadan bu hastalığı yakalamak. Biz ona erken evreninde öncesi diyoruz. Erken evre diyebilmek için,kanser sadece meme kitlesinde sınırlı kalmalı, metastaz dediğimiz herhangi başka uzak organlara sıçrama yapmamalı. 1.ve 2 evrelerde tedavi şansımız %90'larda. Önemli olan farkındalığın farkında olunması. Genelde kadınlarımız ağrım yok diye hekime gitmiyor. Bu da gecikmeye sebep oluyor. Bizim bütün amacımız kadınlarımızın yakınmasız olarak, şikayet olmadan başvurması. Hangi evrede olursa olsun tedavi edilebiliyor. Erken evrede meme koruyucu cerrahi yapabiliyoruz ve meme alınmadan tedavi edilebiliyoruz. Memenin alınmasını gerekli gördüğümüz ileri evre hastalar olsa da medikal onkologların başarılı tedavileri ile bazı hastalarda öncelikle kemoterapi yaparak evresini düşürme şansımızda var. Eğer ,meme başı ve çevresinde renk ve şekil değişikliği, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar oluşması, yaralar çıkması gibi değişiklikler, meme başından gelen kanlı veya normal akıntı, koltuk altında görülebilen veya elle fark edilen ağrılı ya da ağrısız şişlikler, memede ağrı hissi gibi şikayetlerde ise hiç vakit kaybetmeden hekime başvurmaları gerekiyor '' dedi.

 

''Memedeki her tümör kanser değildir''

''Meme dokusu;yağ dokusu, meme dokusu ve süt kanallarından oluşmaktadır. Memenin iki noktasında kanser çıkabilmektedir. Biri meme dokusunun kendisinde diğeri de süt kanallarının içerisinde. Yüzde doksan meme kanseri süt kanallarında oluşuyor. Kanser ,bir hücrenin atipik yada anormal çoğalması demektir. Memede de herhangi bir dokuda hücre bazında başlayan değişimin kitle haline dönüşmesi ile meme kanseri oluşuyor. Katı bir dokudur. Ancak her kitle kanserli değildir. Kanser diyebilmemiz erken tanıda hekim tarafından klinik meme muayenesi ve tarama amaçlı mamografi çekimi ile ortaya konabilir.

Mamografide radyasyon dozu çok düşüktür ve zararlı değildir. Bazı hastalarımız mamografiden alınacak radyasyon konusunda yersiz endişeye kapılıp çektirmiyorlar. Oysa çok az bir radyasyon alıyorlar. Ayrıca son zamanlarda gündemde olan digital mamografide analog mamografiye göre tanı üstünlüğü yok. Sadece Digital mamografinin avantajı arşivleme sistemleri açısından ve geriye dönük yorumlama imkanı sağlamasıdır. Semptomu olmayan kadınlarda tarama amaçlı, semptomu olanlarda tanı amaçlı kullanılan mamografi tetkikleri ile birlikte ayrıca hücreden alınan dokunun mikroskop altında incelenmesi de gerekebilir. Çünkü görüntüleme yöntemleri ile ayırıcı tanı yapılamayan şüpheli meme kitlelerinin kesin tanısı ancak biyopsi ile konulur. Meme kanseri erken saptandığında 5 yıllık sağ kalım oranı %96 dır.''

 

''Her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanıyor.

Prof. Dr. Mustafa Benekli
Gazi Üniversitesi Hastanesi Başhekimi

''Her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanıyor.Bu da toplum sağlığının ciddi olarak etkiliyor demektir. Erken teşhiste mamografiden korkmamak gerekir. Alınan radyasyon oranı düşük bir doz. Halk arasına başka yanlış inanışlar da var. ‘Bıçak vurdurmayın, yayılır’ gibi. Bu yanlış inanışlara kulak verilmemesi gerekir. Biyopsi önemli. Kanserli bir doku olup olmadığı için öncelikle biyopsi ile netleştirilmesi gerekir. Daha sonra da buna uygun tedavilerin uygulanması gerekiyor. Kanser, korkutucu bir kelime olsa da meme kanseri şu an korkutucu bir hastalık olmaktan çıktı. Özellikle de erken teşhisle ve tümörün cerrahi olarak alınması ile meme korunabiliyor. Işın tedavisi ile hastaların tamamına yakınında bir iyileşme sağlanıyor, koruyucu ve hormon tedavilerle kontrol edilebilir bir hale geliyor.Hastalar % 70-80 oranında hastalar hormon tedavisinden fayda görebiliyorlar. Uzun soluklu bir tedavi belki ama, bu şekilde hastalığın nüksünden koruyabiliyoruz. Yeterki kadınlarımız zamanında fark etsinler ve tıbbı yardım alsınlar.''

''Erken teşhisle tedavi edilebilen tek kanser türü''

''Erken teşhisle tedavi edilebilen tek kanser diyebiliriz. En önemli olan tümörün koltuk altı lenflerine yayılıp yayılmadığı. Koltuk altına yayılırsa eğer, oradaki lenf bezi sayısı çok önemli 1-4 arasında olabilir. Ama 4 ve 4 den fazla ise hastalığın nüks etme riski daha da artmış oluyor. Eğer koltuk altında 10 veya daha fazla lenf bezinde tutulum varsa bu hastalığın nüks etme oranı son derece yüksek. Yeni tedavilerle bu hastalarda bile son derece iyi sonuçlar alınıyor. Erken evre dediğimizde memeye sadece lokalize tümör anlıyoruz. Erkenin de erkeni var. %100 tedavi şansı dediğimiz T1 tümör dediğimi 2 cm altındaki tümörler T1A-B olarak ikiye ayırıyoruz. Özellikle 1 cm. altında ise T1A tümörler de sağ kalım nerdeyse %100. Hastaların hepsi kurtulabiliyor. Tümörün boyutu arttıkça tümörün başka organlara yayılma riski de artıyor. Özellikle koltuk altına yayılarak başlıyorsa da meme kanserinin tüm evrelerde tedavi şansımız var.4.evre biraz daha farklı. 4.evre olunca meme dışına çıkmış oluyor ve diğer organlara yayılım yapmış oluyor. Bu hastaların %25 -30 civarında. Bizim amacımız farkındalıkla en erken evre dediğimiz 1 cm tümörde yakalama. Sağlık Bakanlığının çalışmaları ve aktiviteler önemli.

''Klinik araştırmalara katılan hastalarımız yeni ilaçlardan faydalanma şansı olabilir.''

''İlaç sektörü bu konuda çalışmalar yapıyor. Bu da klinik araştırmalarla oluyor. Bir molekülün geliştirilmesi 10-15 yılı buluyor. Bu bir süreçtir. Bunun sonunda bize ulaşıyor. Burada da sadece hastalar değil, tüm insanlara da bu konuda sorumluluklar düşüyor. Yeni etkili ilaçlar bulunabilmesi için herkesin bu süreçte yer alması gerekiyor. Sadece ilaç firmalarından beklememek gerekiyor.Türkiye’de AR-GE'nin %1'ini bile yapamıyoruz. Bizim çalışmalarımız son derece az sayıda. Hastalarımız katılmak istemiyor çeşitli olumsuz haberler yüzünden katılmıyorlar.Klinik araştırmalara katılan hastalarımız yeni ilaçlardan faydalanma şansı olabilir. Bu şansı biz hastalarımıza sunmak istiyoruz. Bundan korkmasınlar. ''

 

''Kadın olmak risk faktörü ancak, egzersiz yapan kadınlarda risk daha az''

''Değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğim risk faktörleri var. Ailede varsa risk artıyor. Ailede varsa bu sizinde olacağınız anlamına gelmiyor. Genetik geçişli kanserler var. Birinci derece de meme kanseri olan yakınız varsa sizin de riskiniz normal popülasyona göre artıyor. Erken doğum, geç doğum, emzirme süresi gibi durumları da değiştiremiyorsunuz. Değiştirebileceğiniz faktörlerin basında ise sigara kullanımı geliyor. Sigarayı bırakmak yada başlamamak olmak çok önemli. Egzersiz yapan kadınlarda riskin daha az olduğunu biliyoruz. Beslenme tarzıda çok önemli '' .

''Kanser amansız bir hastalık değil. Tedavisi mümkün ve önlenebilen bir hastalık.''

Doç Dr. Nejat Özgül
Sağlıkta Umut Vakfı ve Kansere Karşı Elele Federasyonu Üyesi

''En çok önem verdiğim farkındalık ve tarama çalışmaları. Yaptığımız ankette en çok korkutulan hastalık kanser olarak çıktı . Ülkemizde her yıl 160-170bin kanser vakası görülüyor. Kadın kanserleri içinde bütün dünyada da olduğu gibi en sık görülen kanser türü ise meme kanseri. Ülkemizde yılda 20bin kanseri vakası görülüyor. Bu gerçekten çok büyük bir sayı. Ülkemizde ölüm oranlarının en yüksek olduğu hastalık kalp hastalıkları ,ikinci sırada ise kanser geliyor. Bizim yaptığımız çalışmalar göre önümüzdeki 5 yıl içinde dünyada da ülkemizde de en çok öldürülecek hastalık kanser olacak. Bütün dünyada da böyle olacak. DSÖ’nün yaptığı çalışmalarda bunu gösteriyor.

 

''Kanser niye artış gösteriyor?''

Kanserin artışında üç önemli faktör var ki,bunu göz ardı edemeyiz. İlki, toplum daha uzun yaşıyor.Kadınlarda yaşam ortalaması 76 .İkincisi sigara tüketimi. Sigara ile ilgili yasamız olmasına rağmen ne yazık ki Türkiye’de halen çok yüksek miktarda sigara kullanımı var. Üçüncüsü de obezite. Fiziksel aktivite yapmak koruyucu oluyor. Farkındalık çalışmalarına bu yüzden çok önem veriyoruz. Geçmişte kansere karşı el ele federasyonu ile birlikte Türkiye’de her ilde toplantılar düzenledik. Bu toplantıya yerel yönetimlerle birlikte kanserli hastaların doktorlarını katıldı. Bu konuda ülkemizdeki en iyi doktorları konuşmacı olarak davet ettik. Hastalar ve hasta yakınları ile doktorları bir araya getirdik, sorunlarını ve sorunlarını paylaşmalarını sağladık.

Kanser amansız bir hastalık değil. Tedavisi mümkün ve önlenebilen bir hastalık.Doğru bir yaşam seçerseniz , yediğiniz içtiğinize dikkat ederseniz aktivitenizi yaparsanız genetik faktörler dışındaki bir çok kanseri türünü engelleyebilirsiniz. Tarama programlarına katılırsanız eğer kanser olacaksanız bile en erken evresinde teşhisle, özellikle de meme kanserinde erken dönemde %100 başarı ile tedavi edilirsiniz. Topluma vereceğimiz mesaj şu;Doğru yaşam tarzınızı seçin, fiziksel aktivite yapın, taze seze meyveyi mevsiminde tüketin, aşırı kilodan kaçının,sigara kullanmayın,tarama programlarına katılın.Bir gün kanserle ilgili bulgulara karılaşırsanız doğru doktoru bulun. Sağlık Bakanlığı ile Ketem tarama merkezleri kurduk. Şu an de 120 civarında olan bu merkezler 2015’e kadar 280'e çıkacak. KETEM'de meme kanseri, kolon kanseri ve rahim ağzı kanser taramaları ücretsiz yapılıyor. Sık sık etkinliklerle farkındalık yaratmamız lazım. 'Farkında olun' demekle olmuyor bu gibi etkinliklerle hafızalarda kalmasını sağlamalıyız.

 

''Mamografi  standartları her ülkeye göre değişiyor''

69 yaş üst sınırı ile ilgili soruyu yanıtlayan Doç Dr. Nejat Özgül ;''Dünya’daki gelişmiş ülkeler gibi Türkiye’nin de ulusal standartları var. Ülkemizde 50 yaşla başlayan 69 yaşına kadar 2 yılda bir yapılan tarama programı ,hiçbir şikayeti olmayan mektup daveti ile ücretsiz yapılan bir programdır.Ülkemizde üst sınırı 69 yaş. Mamografide ulusal standartlar her ülkeye göre değişiyor .Tarama programları şu şekilde tespit edilebilir; ülkenizde en sık hangi yaşta görüldüğü, taramalara ayırabileceğiniz bütçe, mamografi cihaz sayısı ve radyolog sayısı , hangi yaşta görülme sıklığı azalıyor gibi. 69 yaş görülme sıklığının azaldığı, taramanın anlamsız hale geldiği, coast efektif dediğimiz kar zarar oranının çok düştüğü yaş. Halbuki 50’li yaşlarda taramaya harcadığınızda elde ettiğiniz kar ve kurtardığınız hayat kalitesi çok daha yüksek. Şimdi dünyada tartışılan konu bu tarama yaşı 45 yaşa insin mi. Bazı ülkelerde 2 yılda bir yapabiliyor.Bu da ülkenin ekonomik durumu ile ilgili oluyor. Çünkü ulusal bazda yapılan bu tarama çalışmalar tamamen ücretsiz''dedi.

 

Sloganımız ‘Meme Sağlığında Sağlıklı Seçenekler’

Viyolet Aroya
Europa Donna Türkiye (Meme Hastalıkları Koalisyon Derneği) Başkanı

Europa Donna Türkiye (Meme Hastalıkları Koalisyon Derneği) Başkanı Viyolet Aroya, Europa Donna'nın çalışmaları hakkında bilgiler verdi ve kendi hikayesini anlatırken erken tanının, tarama programlarının önemini bir kez daha vurguladı. Aroya; '' Bu hastalığı geçirmiş bir kişi olarak,erken teşhisin ne kadar önemli olduğunun canlı bir kanıtı olarak karşınızda bulunmaktayım'' dedi.

''Ekim ayı uluslararası Meme Kanseri Ayı'dır.Tüm dünyada ve ülkemizde meme kanserinde erken tanı ve farkındalık yaratmak amacı ile çalışmalar yapılmakta ve kampanyalar düzenlenmektedir. Europa Donna olarak son birkaç senedir sloganımız ‘Meme Sağlığında Sağlıklı Seçenekler’dir.Sağlıklı beslenmenin,egzersizin meme kanserindeki önemini anlatmaya çalışıyoruz. Sağlıklı beslenmek ve düzenli egzersiz sadece meme kanserinden korunmak için değil, daha sağlıklı bir yaşam için de gereklidir.''

''Meme kanserinde sağlıklı yaşamanın yanı sıra düzenli kontroller de çok önemlidir.''

Erken teşhis edilen bir meme kanserinde iyileşme şansı günümüz koşullarında % 95’e varmaktadır. Bu nedenle sevgili hanımlarımızdan her sene düzenli olarak kontrollerini yaptırmalarını rica ediyorum. Şehir efsanelerine inanıp mamografinin ya da diğer teşhis yöntemlerinin zararlı olduğunu düşünüp düzenli kontrollerini aksatmasınlar.Bu düzenli kontroller sayesinde meme kanseri erken teşhis edilebilir ve kolaylıkla tedavi edilebilirler.

''Kadınlarımızı korkutmadan farkındalık yaratmak gerekir''

Genetik risk % 50 olacak diye kesin bir kant yok. Ben 34 yaşında meme kanserine yakalandım.16 yıl oldu. Annem 44 yaşında meme kanserine yakalandı ve 3 teyzemde meme kanserine yakalandı. Bir teyzem ise yakalanmadı. Ailede annede varsa genetik geçişi %10 olsa da,her meme kanserli ailede çıkacak ya da genetik öyküsü olmayanlarda olmayacak diye bir şey yok.Ancak gene de bu konuda kadınlarımızı korkutmadan farkındalık yaratmak gerekir.Tüm farkındalık çalışmalarımızda Novartis bize çok destek oldu.Çalışmalarımız ile 3500 kadına tek tek anlatma imkanımız oldu'' dedi.

31.Ekim2012-ZÇ
 
Copyright © populersaglik.com