|
''Çoğu zaman çok belirgin belirti vermemekle birlikte eşlik eden karın - sırt ağrıları ve kalp atımındaki ritmik hareketlenme ile karın bölgesinde ele gelebilen kitle olarak belirti verebilir. Hem Türkiye’de hem de dünyada aort anevrizması belirti vermemesi ve de anevrizma kesesinin yırtılması ya da patlamasını takiben hastaların ölüm oranı yüksek bir hastalık olması sebebiyle bilinirliği oldukça düşüktür. Tarama çalışmalarına göre 65 yaş üstü her 100 erkekten 2-13 ünde ve her 100 kadından yaklaşık 6’sında anevrizma tespit edilmektedir.''
|
ENDOVASKÜLER TAMİR, HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ BİR AŞAMA
''Eğer hekim teşhis ve muayeneden sonra endovasküler yöntemle tedavi tavsiyesinde bulunduysa tedavi için girişim hazırlıkları her ameliyat öncesi gibi yapılı ancak kapalı işlemlerde kullanılacak endogreftstentin çap ve uzunluğu 3D (üç boyutlu) işlemlerden hesaplanarak kasık bölgesindeki damardan girişim yapılır. Anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre seçilen endogreftstent görüntüleme DSA (Digital Anjiyo )eşliğinde ilerletilip yerleştirir. Bu işlem sonucunda kan akışı artık yapay damarın (endogreftstent) içerisinden geçerek anevrizma içi kan dolumunu engelliyerek dolaşım sistemi ile bağlantısı kesilerek anevrizmanın küçülmesi hedeflenmektedir.''
AMELİYATTA ÖLÜM ORANININ, AÇIK CERRAHİ UYGULANAN HASTALARIN ÜÇTE BİRİ ORANINDA
''Endovasküler Aort Anevrizma tedavisi elektif koşullarda, basitçe hastanın aort damarı patlamadan yada yırtılmadan başvurmaları durumunda hastalarda anevrizmaya bağlı ölüm oranı çok düşüktür. Bu oran anevrizma dışı mevcut rahatsızlıklar; KOAH gibi akciğer hastalıkları,kronik böbrek yetmezliği ve ender görülen vaskülitlerin eşlik etmesi halinde ise farklılık göstermektedir. Kısaca Endovasküler yöntem hem hasta için hem de biz hekimler için büyük rahatlık yaratmıştır.''
HER HASTA İÇİN UYGUN OLMAYABİLİR
''EVAR (endovasküler tedavide) kan kullanımı ve enfeksiyon oranları açık cerrahi yöntemle karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdır. Tabii ki bu yöntemde her aort anevrizma hastası için uygun olmayabilir. Bu durumlarda hastalar sadece klasik yöntem veya hibrid (klasik artı endovasküler) yöntemlerle tedavi yapılmalıdırlar.’’Hibrid tedaviler gögüs bölgesindeki aort anevrizması ve özellikle ölüm oranı çok yüksek olan diseksiyonlarında (aort yırtılmalarında) kullanımaktadır. Tüm endovasküler işlemler kapsamlı ve donanımlı ekipler tarafından yapılmakta olup Hibrid tedavilerin bir kısmı açık cerrahi işlemi takibe ameliyathanede yapılmaktadır.Sonuçlar ise gerçekten yüz güldürüdür.''
SİNSİ SEYREDER VE ÇOĞUNLUKLA BELİRTİ VERMEZ
Marmara Üniversitesi, Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Selim İsbir, Aort Anevrizmasının hayatı tehdit eden çok ciddi bir hastalık olduğunu vurguluyor.
''Aort damarı kalbimizden çıkan ve vücudumuza kan götüren ana damardır. Aort kalbimizden çıktıktan sonra önce göğüs boşluğunda, sonrasında ise karın boşluğunda seyreden vücudumuzdaki ana damardır. Gögüs boşluğunda ki aort çap genişlemelerinin normalin iki katı ve üstü çapa çıkmasına “Torakal Aort Anevrizması” denir. Karın boşluğu içerisinde aort damarının genişlemesi ise “ Abdominal Aort Anevrizması” adını alır. Anevrizma tanısı konulan hastanın müdahalesi senelik büyüme çapına, olası ani büyüme ve /veya yırtılma belirtisine göre planlanır.
Sigara içen, 60 yaş üstü, hipertansiyonu olan erkeklerde daha sık görülmektedir. Görülme sıklığı 50 yaş üstünde her bir milyon nüfus için 25’tir. Ülkemizdeki nüfus yapısı dikkate alındığında yılda yaklaşık 3-4 bin civarında yeni hasta görülme riski mevcuttur. Tanı sıklıkla başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında şans eseri konulmaktadır. Ülkemiz için tespit edilmiş bir kesin bir rakam yoktur ancak, Amerika Birleşik Devletlerinde ölüm nedenleri arasında onuncu sırada yer almaktadır.’’
HASTA AÇISINDAN BÜYÜK RAHATLIK SAĞLAMIŞTIR
Prof.Dr. İsbir, endovasküler tamir sayesinde hastaların artık 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu olduğunu belirtiyor. ‘‘Aort anevrizmasının vücudun hangi bölgesinde bağlı olaraktan tedavi yöntemi farklılıklar göstermektedir. Anevrizma gögüs veya karın bölgesinde ise klasik cerrahi yöntemlerde büyük kesilerle bölge açılarak hastalıklı aort çıkarılıp yerine suni bir damar dikilirdi. Günümüzde ise artık bu yöntem yerini uygun hastalarda kasık bölgesinden yapılan endovasküler tamire bırakmış ve hasta açısından büyük rahatlık sağlamıştır. Klasik açık cerrahi ile yapılan ameliyatlarda hastalar 1-2 gün süre ile yoğun bakım ünitesinde ve sonrasında değişen şartlara bağlı olarak 5-7 gün süre ile hastanede kalırlardı. Açık cerrahide, kanama dolayısıyla kan kullanımı, enfeksiyon oranları oldukça yüksekti. Ayrıca hastaların normal hayatlarına dönmeleri her şey yolunda giderse 1, 1 buçuk aylık bir süreci içermekte idi.'' |